İçinde bulunduğumuz hafta Cumhuriyet Haftası… 23 Nisan 1923’te kurulan Cumhuriyetin ilk günlerinden bu yana tam 98 yıl geçti. ...
İçinde bulunduğumuz hafta Cumhuriyet Haftası… 23 Nisan 1923’te kurulan Cumhuriyetin ilk günlerinden bu yana tam 98 yıl geçti. Önümüzdeki 29 Ekim Cuma gününde genç cumhuriyetimiz 99 yaşına basacak.
İnancımız ve güvencemiz odur ki, dünya durdukça Türkiye Cumhuriyeti hep var olacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan yeni Türkiye Cumhuriyeti, bunun için büyük bedeller ödedi.
Liselisinden, 70-80 yaşındaki dedelere, ninelere kadar eli silah tutan herkes koşmuştu cephelere.
Kızlarımız, gelinlerimiz, annelerimiz ise cephenin gerisinde, ellerine kına yakarak vatan müdafaasına gönderdikleri evlatlarına, “Vatanı kurtarmadan dönme” diye tembihlemiş, biricik evlatlarını önce Allah’a sonra ise Türk Ordusu’na emanet etmişti.
Osmanlının bakiyesi 12.5 milyonluk bir nüfus düşünün… Ve 1 milyon asker 10 farklı cephede canından cananından geçerek savaş veriyor, bu ülke için şehit düşüyordu.
Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Gelibolu’da, Sarıkamış’ta, Sakarya’da, Ankara’da, çeşitli şehirlerde ve şimdi ülke dışında kalan birçok cephede yaklaşık 1 milyon şehit verdi bu aziz millet…
Kolay olmadı… Yalnızca Çanakkale’de 253 bin civarında şehidimiz var. Ve bir o kadar da düşman ordularına kayıp verdirdik.
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif, Türk askerinin kahramanlığını anlatırken şöyle sesleniyordu:
“Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedr’in Arslanları ancak bu kadar şanlı idi…”
Ve Şairler Sultanı Necip Fazıl, “Sakarya Türküsü” adlı şiirinde cepheye giden gençlere ağıt yakıyordu:
“Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?”
Osmanlı’nın küllerinden bir millet doğdu ve unutulmaz bir destan yazdı.
Onun için Cumhuriyet bir destandır. İçinde bir milletin varoluş mücadelesi vardır…
İngilizler, Çanakkale’de gördükleri maddi ve manevi kaybı, başka hiçbir yerde görmediler.
Onlar kuyruklarını kısıp Gelibolu’dan ayrılırken, Yunanlılar, Fransızlar, İtalyanlar ve uzak diyardan gelen An-Zak’lar da kuyruklarını kısıp sessiz sedasız ayrılmak zorunda kaldılar.
Bir çınar ağacı gibi hür ve bağımsız
Cumhuriyet bir erdemdir…
Cumhuriyet, din ile devlet işlerinin ayrıldığı, fikri hür, vicdanı hür genç neslin yolunu açan bir sistemin adıdır.
Cumhuriyet, koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nu bitiren tekke ve tarikatların tarihe gömüldüğü, tüm vatandaşların modern bir eğitimden geçtiği sistemin adıdır.
Cumhuriyet, yüzünü Batı teknoloji, bilim ve medeniyetine çevirmiş bir sistemin adıdır.
Cumhuriyet, Türklük gurur ve şuurunun, İslam ahlak ve faziletiyle birleştiği anlayışın adıdır.
Bu topraklar dünya liderini doğurdu
Ne mutlu ki, bu topraklar Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi gerçekten bir dünya liderini doğurmuştur. Ve o lider de biz Türklere nasip olmuştur.
Çanakkale’de büyük bir darbe yiyen gurur abidesi İngilizlerin Genel Kurmay Başkanı M.Winston Churchill, Atamızın hakkını şöyle teslim etmiştir:
“Biz Çanakkale’de her şeyi hesap ettik lakin Mustafa Kemal’i hesaba katmadık. Her yüzyılda analar bir lider doğurur. Bu yüzyılda bu bir Türk anaya nasip olmuştur…”
İşte böyle sevgili dostlar. Atamızın bundan yaklaşık 100 yıl önce yaptığı devrimler, tüm Afrika’ya, Uzakdoğu’ya ve birçok dünya ülkesine ışık olmuşken, içimizdeki bazı eblehlerin Mustafa Kemal düşmanlığına akıl sır ermiyor.
Onu sarhoşa benzetenler mi istersiniz…
Onu dinsize, kafire benzetenler mi istersiniz…
Üstelik, kurduğu Diyanet’in makamını işgal eden bir örümcek kafalı hocasından…
“Savaşı Türkler yerine keşke İngilizler, Yunanlılar kazansaydı” diyenler mi?
“Mustafa Kemal’e zerre bir sevgisi olanlar bana gelmesin” diyerek hangi akla hizmet ettiği belirsiz kişiler…
Her şeye rağmen, bir asra yaklaşan Cumhuriyetimiz bir gökdelen misali bulutlarla yarışıyor! Ona dil uzatan içimizdeki ve dışımızdaki hainler ise, çamurlu elleriyle bulundukları bataklığa an be an gömülüyor.
Sizlere, Faruk Nafiz Çamlıbel ile Behçet Kemal Çağlar’ın birlikte yazdıkları “10. YIL MARŞI”nı sunuyorum.
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan, On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan; Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan; Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan.
Türk'üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi, Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!
Bir hızla kötülüğü, geriliği boğarız; Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız…