Ülkemizin çok sıkıntılı bir dönemden geçtiği, şu son Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’a ziyaretlerinde iyice gün ışığına çık...
Ülkemizin çok sıkıntılı bir dönemden geçtiği, şu son Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’a ziyaretlerinde iyice gün ışığına çıktı…
Kullanılan cümleler, sarf edilen vurgulamalar buna işaret ediyordu.
Artık iktidar, Türk Milleti’nin büyük ekonomik sıkıntı çektiğini, bütçenin büyük açıklar verdiğini, Merkez Bankası’ndaki döviz miktarının çoktan alarm verdiğini ve zam fırtınasının hayatı çekilmez kıldığı kabullendi…
En azından bu iyiye işarettir.
***
Artık bıçak kemiğe dayandı…
Ekmek aslanın ağzında değil, midesinde…
Hayat kaynağımız olan ekmeğe, peynire, zeytine, yağa, şekere ve yakıt türevlerine son bir yıl içinde en az % 70 zam geldi. Fakat TÜİK hangi ülkede yaşıyorsa; enflasyonu % 21 gösteriyor!
Sadece birkaç ay öncesine kadar LPG 3 ile 4 lira arasında seyrediyordu. Benzin 6, dizel ise 5 civarındaydı.
Şimdi ise çift haneli rakamlara ulaştı!
Tarım sektörünün girdileri, sanayi sektörü hep öyle; çiftçi ektiğinin karşılığını alamadığı için feryat ediyor;
“Tarlaya gübre atacak paramız yok!”
Bırakın gübreyi, tarlayı işleyecek yakıt bile almakta zorlanıyor insanlar…
Pekiyi ekmeyince ne olacak? Var olma kaynağımız buğdayı dışarıdan mı ithal edeceğiz? Arpayı, samanı dışarıdan mı alacağız?
Temel gıda maddelerini hep yabancı ülkelerden ithal edersek, bu şekilde daralan ekonomiyi nasıl düzlüğe çıkaracağız?
Önce Ankara hareketlenmeli...
Biz tarihte büyük bedeller ödemiş, büyük sıkıntılar yaşamış bir milletiz. Gerektiğinde aç kalır, susuz kalır ancak canımız pahasına bu vatanın bir karış toprağını kimseye çiğnetmeyiz evvel Allah…
Lakin Türk Milleti, önce kendisini yönetenlerin de elini taşın altına sokmasını bekliyor… Yani tasarruf yapılacaksa önce Ankara’dan başlanmalı…
Osmanlı’nın sonunu getirene lüks ve debdebeli hayattan vazgeçilmeli.
Önce makam araçlarından başlayalım… Koskoca Amerika Birleşik Devletleri’nde 90 bin civarında makam aracı var…
Bizde ise 120 binden fazla…
Bizi ekonomik olarak en az beşe katlayan Almanya’da makam aracı sayısı 20 bin civarında. Fransa’da, Hollanda’da, İngiltere’de yine rakamlar 20-25 binin altında…
Bize ne oluyor böyle? Önüne gelene makam aracı vermişiz…
Bu 120 bin lüks araca 120 bin şoför…
Oluk gibi yakan bu 120 bin lüks araca benzin ve bakım parası… Kasko parası… Kıl parası… Tüy parası…
Ve günde birkaç milyonluk masrafı olan 1100 odalı saray…
Devasa sarayların, günlük maliyeti milyonları aşan uçak filosunun Türk ekonomisine, Türk sanayisine, Türk demokrasisine bir şey kazandırmadığı ortada…
Acaba 13 yerine sadece 3 uçak Cumhurbaşkanlığı makamına yetmiyor mu? Aynı anda 13 farklı ülkeye uçmak olası mıdır?
120 bin lüks araç yerine sadece 20 bin araca ne dersiniz Ankara’daki beyler!
Yağma Hasan’ın böreği mi bu?
Halktan sabır ve tasarruf bekliyorsanız, önce Ankara’daki beyler, siz yapacaksınız…
Örnek olacaksınız ki, bu aziz millet peşinizden yürüsün… Size, niyetinize, icraatlarınıza inanırsa, işin gerisi kolay…
Çözüm bekleyen yığınla iş varken…
İnsanların çözüm beklediği o kadar şey var ki saymakla bitmez… En başta işsizlik insanları kemiriyor ve adeta inletiyor… Çarşı pazara bir kulak verin yeter…
Bir mutfak tüpü olmuş 225 TL… Elektrik, su ve doğal gaz faturaları ikiye, üçe katlanıyor! Her türlü gıda malzemeleri can yakıyor!
Bu tencere nasıl kaynayacak?
Çocuklar nasıl karınlarını doyuracak, nasıl huzur içinde okullarına gidecek?
Bu ve buna benzer yığınla problem çözüm beklerken, ülkeyi yönetenler hala muhalefete laf yetiştirme peşinde…
Çözülmeyecek hiçbir şey yoktur. Yeter ki, bu ülkenin mutlu ve müreffeh geleceği için hep birlikte kolları sıvayalım, hep birlikte ellerimizi taşın altına koyalım.
Ancak bu iş önce Ankara’dan başlar…